top of page

Alie’nin Sihirli Simit Tarifi!

  • Yazarın fotoğrafı: Doga Tiryaki
    Doga Tiryaki
  • 13 Oca 2024
  • 4 dakikada okunur

Alie harika bir insandı. Onunla tanıştığımda henüz küçücük bir kız çocuğuydum. Anneannemin evinde kaldığım zamanlarda Alie’ye komşuculuğa gider, rengarenk bitkilerinin arasında gezinmekten ve her zaman güzel kokan mutfağında vakit geçirmekten büyük keyif alırdım.


Alie kız kardeşi ile yaşayan bekar bir kadındı. Bir sürü masal bilirdi ve çok ilginç ritüelleri vardı. Mesela yeni yılda içip ardından dilek dileyeceğimiz bir likör hazırlamıştık. Her şeye sihirli bir dokunuş yapmayı bilirdi. Bahçesindeki meyvelerini hasat ettiği özel günler hatta saatler, bitkilerini ekerken söylediği şarkılar ve muhteşem lezzetli tarifleri vardı.


Her zaman bir şeyler üretmeyi severdi veya eski eşyaları tamir etmeye vakit ayırırdı. Bunun kafasındaki düşünceleri düzenlemek ve kendini dinlemek için en iyi fırsat olduğunu söylerdi. Ben de şimdi paylaşacağım bu leziz simit tarifini aslında böyle bir günde öğrendim.


Serin bir sonbahar gününde, öğlene doğru artık işe konsantre olamıyordum ve daralmaya başlamıştım. Kafamdaki soru işaretlerine yanıt vermeye, düşüncelerime netlik kazandırmaya çalışıyordum. Hani insanın kafasında bin tilki gezer bininin de kuyruğu birbirine değmezmiş ya. Öyle bir gündü. Biraz sohbet etmek ve bir kahve içmek için kapısını çaldım. Şansıma evinin terasında çay içiyordu. Beni görünce sevindi. Ona düşüncelerimi toparlamak için molaya ihtiyacım olduğunu söyledim. O zaman beni o girmeyi hep çok sevdiğim mutfağına davet etti.



“Mutfaklar yemek hazırlamak içindir değil mi?” dedi ve ekledi “Fikirler de aslında yemek yapmaya çok benzer bir süreçten geçerek zihnimizde oluşurlar. Aynı yemek için doğru dengede malzemeleri karıştırdığımız gibi düşüncelerimizi de takip ederiz ve bir karışım hazırlarız. Bu karışımdan fikirlerimiz doğar. Hamurun dinlenme ve pişme aşamalarını düşün. Düşüncelerin bir fikir yarattığında da onu bir süre nadasa bırakır boşlukları görürsün ve hayata geçirmek aşaması geldiğinde onu pişirirsin. Haydi gel şimdi, seninle derdimize derman olacak güzel bir simit hazırlayalım!”

Öncelikle içi yumuşak ve dışı çıtır çıtır bir simit için 1 + ¾ su bardağı ılık su ve 1 su bardağı ılık sütü karıştırıyoruz. Bu karışıma bir de 1 çay kaşığı toz şeker ekleyip eritiyoruz. Bu mayanın beslenmesi için muhteşem bir ortam yaratıyor. Ardından 1 tatlı kaşığı kuru maya alıp bu karışımın içerisine döküyoruz ve üzerinde baloncuklar oluşana kadar karıştırıyoruz. Bu baloncuklar mayanın çalışmaya başladığını gösteriyor.


Şimdi 4 + ¼ su bardağı unu alıyoruz ve metal bir kevgirden geçirerek pürüzsüz hale getiriyoruz. İçerisine 1 tatlı kaşığı tuz ekleyip şöyle bir karıştırıyoruz ve ardından tam ortasında bir delik açıyoruz. Bu deliğe mayalı karışımımızı dökeceğiz ve bir çatal yardımıyla yavaş yavaş dışarıdan içeriye doğru unu maya ile nazikçe karıştıracağız. Karışımımız homojen hale gelince üzerine nemlendirdiğimiz yağlı kağıdı kapayıp, onun da üzerine mutfak bezi örterek dinlenmeye bırakıyoruz.


Kendimize güzel bir kahve yapıyoruz ve 1 saat kadar karışımı iyice dinlenmesi ve tabi ki mayalanması için bırakıyoruz! Maya görevini yaparak bu karışıma hayat verecek ve pofuduk bir hamura dönüşecek. Ona zaman tanımamız lazım.


Bu kısma geldiğimizde beni evinin önündeki terasa geri götürdü ve bize birer kahve yaptı. Hazır önümüzde vakit varken mutfağa geri dönmeden bana tatlı bir masal anlattı.


“Yüzyıllar evvel uzak diyarlarda bir ulak yaşarmış. Bu ulak kralın emrinde çalışırmış ve diğerleri bir yana kralın en güvendiği hizmetkârlarından biri olarak her zaman önemli haberleri bizzat kendisi taşırmış. Hem dakikmiş hem de çok pratik zekalı, hem yolları çok iyi bilirmiş hem de karşılaşacağı insanları.


Kral birgün uzak diyarlarda yaşayan kardeşine çok önemli bir mektup göndermek istediğini ve mektubu sadece bu çok güvendiği ulağına emanet edebileceğini söylemiş. Ulak bu haberi duyunca büyük bir gurur ve hevesle kralın karşısına çıkmış ve mektubu teslim alarak derhal yola koyulmuş. Fakat yol maalesef haritada göründüğü kadar kolay değilmiş. Kısa görünmesine rağmen ulağın aşması gereken bir sürü dağ, engebeli yol, uçurumlar ve hatta balta girmemiş ormanlar varmış. Bunun üzerine ulak, mektubu asla doğru zamanda götüremeyeceğini anlayınca hemen şahin besleyen arkadaşına gitmiş. Arkadaşı ona yardımcı olabileceğini ve mektubu tam zamanında kralın kardeşine ulaştırabileceğini söylemiş. Ulak cebindeki tüm altınları arkadaşına vermiş ve mektubu şahinin kanadında dağların ardındaki saraya göndermiş.


Gel zaman git zaman şahin bir türlü geri gelmemiş. Kralın kardeşinden haber bekleyen ulak da bu nedenle bir türlü saraya geri gidemiyormuş. Fakat bir sıkıntı olduğunu düşünerek aradan 5 gün geçince ulak artık saraya geri dönmeye ve cezası ne ise çekmeye karar vermiş. Vardığında bir de ne görsün, kralın kardeşi sarayda! Mektubu taşıyan şahin de yanında.



Kral ulağı görünce sinirlenmiş ve mesaj yerine ulaşmış olsa da bir kuşun kanadında göndererek güvenini kırdığı için onu zindana atmış.


Ulak zindanda, gözleri küçücük penceresinin parmaklıklarında sonunu bekliyormuş. Her gün kralın yemek artıklarını yemek zorunda kalıyor, çoğunlukla kendisine gelene kadar biten artıklar yüzünden aç kalıyormuş. Bir gün üzerinde et olmasa da arta kalan tavuk kemiklerini önüne atmışlar. Aklı pratik şeylere iyi çalışan ulak da bu kemiklerden bir anahtar yapmış ve saraydan kaçmayı başarmış.”


Masalı burada bitirdi ama simit tarifi henüz bitmedi!


Şimdi, yağlı kağıdı kaldırdığımız anda önümüzde hala bir miktar yapışkan ve sıvı kalmış bir hamur bulacağız. Onu azar azar unlayararak daha az yapışkan bir hamur haline getireceğiz ki sonrasında şekil verebilelim. Bunu yaparken hamura nazikçe masaj yapacağız ve homojen bir karışım elde etmek için hamuru aynı çarşaf gibi katlayarak yoğuracağız. Sakince ve sabırla… Sonuca odaklanmadan süreçten ve üretmekten keyif alarak. Eğer hamurumuz biraz daha kıvam aldıysa onu biraz daha dinlenmesi için yaklaşık bir 20 dakika tekrar mayalanmaya bırakalım. Hamurun bekledikçe kabardığını göreceksiniz.


Bu sırada fırınımızı tam 220 dereceye ayarlayalım. Eğer çok hızlı pişiren bir fırınsa mesela bu derece 200 de olabilir.


Şimdi sırada lezzetlendirmek için hazırlayacağımız malzemeler var! Önce yassı bir tabak içerisinde  ½ su bardağı üzüm pekmezi ve 1 yemek kaşığı suyu karıştırıyoruz. Ardından 1 orta boy kase susamı tavada kızarana kadar döndürüyoruz ve renkleri değişince soğumaya bırakıyoruz.


Hamurumuz hazır olunca onu 10 eşit parçaya böleceğiz ve bu parçaları da halkalara dönüştüreceğiz. Daha yaratıcı olmak istersen simitlerine farklı şekiller de verebilirsin! Ardından her bir parçayı pekmezli suya bandırıp üzerine susamlarımızı koyacağız ve tepsimize dizeceğiz. Muhteşem!


Şimdi sıra pişirmeye geldi! Hazırladığımız simitleri fırında 20 - 30 dakika kızarana kadar pişiriyoruz ve bu sırada tabi ki lezzetli bir sofra için yancılarımızı hazırlıyoruz. Güzel bir çay demleyelim! Varsa biraz reçel ve peynir de keyifli olabilir.


Günün sonunda lezzetli bir atıştırmalığın tadını çıkarırken mutlu hissedeceğiz.


Alie ile terasta oturup simitlerimizi yerken sonunda gülümsemeye başladığımı görünce o da mutlu oldu. “Ellerin ve zihnin üretmeye ihtiyaç duyar. Üretmek kalbini özgür kılar. Bunu bazen karmaşık konuları çözmeden önce en basit haliyle yapmak gerekir yani sadece mutfağa girip güzel bir yemek yaparak veya eski kıyafet, eşyalarımızı tamir etmeye vakit ayırarak. Basit bir yemek tarifi bile zihninde karmaşık konuların çözülmesine de ışık tutar!” dedi. Bu tatlı mola beni mutlu etmişti. Bir şeyler üretmek kabimi rahatlatmıştı ve zihnimdeki bulutların dağıldığını hissediyordum.


Bu nedenle Alie’nin önerisini sık sık uygularım. Size de şiddetle tavsiye ederim!

Comments


bottom of page